Son geçmiş 10-15 yılın ve önümüzdeki gelecek 20 yıllık süreçte yetenek yönetiminin hatırı sayılır bir öneme geleceği öngörülmekteydi. Gerçekten de bu öngörüler çok doğru çıkıyor. Yetenek kıtlığı yaşayan firmalar bir taraftan yetenek yönetimi yaparken de bir taraftan da değerli, yetkin ve yetenekli potansiyel adaylara işletmeye çekmek ve elde tutmak için mücadele ediyor.
İşte bu mücadele işveren markasıyla ancak desteklenebilir. Henüz üniversiteden mezun olmamış veya yeni mezun olmuş adayları işletmeye çekmek için işveren markası uzmanları yoğun bir gayret içerisinde. Hepsinin de ana gayesi işletmeyi daha iyi yerlere taşımak.
İşveren markası genel anlamda tanım olarak değerlendirecek olursak; “aranılan en iyi iş yeri”, “çalışmak için iyi veya en iyi yer” gibi düşünebiliriz.
Maalesef ki; en iyi işletme olma şansı her firmaya nasip olmuyor. Kimlere nasip oluyor diye bakacak olursak;
- Vizyonu, misyonu ve değerleri olan,
- Geleceğe dair strateji oluşturmuş,
- Çalışanlara farklı alternatifler sunan,
- İşe bağlılık, çalışana bağlılık ve mesleğe bağlılık gibi kavramları içselleştirmiş,
- Müşterilerinin, tedarikçilerin ve paydaların ne istediğini bilen ve kendisinin tam olarak ne istediğini bu gruba doğru anlatabilen,
- Güçlü ve farklı bir lidere sahip olan,
- Kanun, yasa ve yasa düzenleyici ile iyi ilişkiler kuran işletmeler zaman içinde aranılan en iyi işletmeler olacaktır, olmaktadır.
İnsan kaynakları yönetiminin bu değerli ve yeni fonksiyonunu anlamlı hale getirmek işte bu yukarıda bahsi geçen süreçlerden geçmektedir.